Kayıtlar

Aralık, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bir Kurşunkalemin Son Sözleri

Evet beyim, ben bir kurşunkalemim, Naçizane  vücudum biraz odun biraz kömürdür benim. Evet hanımım, ben bir kurşunkalemim, Başkalarınınkinden  ziyade biraz size kendimi anlatayım. Ormandan fabrikaya, fabrikadan dükkana, dükkandan çantalara, çantalardan ellere giden serüvenimizin tek amacı bir yerde herhangi bir zamanda kağıtla buluşmaktır. Bende buluştum elbet ama inanın ben bile hatırlamıyorum ilk ne yazdığımı. Gariptir ki o haz hala çatlaklarımda gezinir. O kağıda ilk değiş.   Sonrası öyle gelmedi güzel bayan! Kah bir telefon numarası karaladım bir eczane reçetesine, kah unutuldum ilkokul sıralarında. Acıdır beyim unutulmak, öyle değil mi? Bir kalem olsam da benim de içimi yaktı o his. Bulunmak nasıl heyecanlandırıyorsa öyle. Kısacık ömrümde yazmadığım kadar çok soru işareti geçti içimden. Bazen nasıl katlanıyorsunuz bu garip düzene, bilinmezliğe ve belirsizliğe çok merak ediyorum. Ayrıca bir kalemin saklayacak nesi olabilir ki değil mi?...

Masum Bir Yakarış

Ben bir kadını seviyorum. O da beni seviyor halinden belli. Bir kısım hatalara düştük. Hatta bazılarının çoktandır içerisindeydik. Bu hatalar bizi birbirimizden uzaklaştırdı zaman zaman. Hatta kimi zaman başka limanlara yelken açmayı bile düşündürdü kim bilir?   Nihayetinde 'kısmet' kelimesi altında birbirimizi anlamaya ve insan hayatında kolay yakalanmayacak bu güzelliği yok etmemeye karar verdik. Çünkü böyle hissediyorduk. Elimizde olanın kıymetini biliyorduk. Kahpe bir zamanda güvensizliklerle sarılmıştı etrafımız. Kime sığınacaktık ki başka?   Sevgimiz o kadar güzel ve berrak ki...abartıdan ve şatafattan uzak. Samimiyetsiz değil. Özverisiz değil. Bir ömür geçirilesi...   Zaman zaman anlaşmazlıklara düşüyoruz. Kimi zaman anlayamıyoruz birbirimizi. Bu onun çok canını sıkıyor. Dolayısıyla benim de canım sıkılıyor. Elimden bir şey gelmiyor morali bozulduğunda yahut sinirlendiğinde. Sıyırıp alamıyorum on...

Gerçek Acıtır (Truth Hurts)

Hayatın hep güzel, zevkli, tatlı, yalanabilir tarafını gören insanlar, elbet hayatın boktan, çivili, kanlı, irinli, yürünemez, yaklaşılamaz, yapış yapış, kor köz dolu, lanet, pislik, aşağılık taraflarını da göreceklerdir.  Önemli olan o anda ne yapacağını bilmek. Yoksa bu hayatta insan kılığına girmiş o zebaniler etlerini çeke çeke koparırken akan kanlarından bir tanesini bile yere düşürüp, ziyan etmezler.  Güven kılıcını kullanmasını iyi bilirler ki, sapladıklarında o gümüşümsü parlaklığın paslı demire dönüşmesini ve başını eğdiğinde ihanet kamasının kendi göğsünden çıkmasını görmek fiziksel acıdan çok, onursal ve duygusal acı verir.  Durma boşlukta! Hayatta illa ki o boşlukları anlamlandıracak şeyler vardır. Kaldır kafanı ve karşına bak. Belki de başına sardığı beyaz bezin kızıllığa bürünmesinin nedeni, ta  uzak diyarlardan senin için buraya kadar yolunu kazıyarak, savaşarak açmasıdır gelen savaşçının!  Onlar bilirler sadakatsizliğin nelere kadir old...

Mat

Vücudumun sınırları içeriye doğru daralmakta ve ben girdap misali muhabbetlerin içinde kaybolup, karanlığa gömülmekteyim.  Vermişler elime iki tarafı keskin bir balta, bir kendime bir karşımdakine vurdukça hüzünler fışkırtıyorum.  Göğsümde, tam da iman tahtasının altında zındık bir his var huzursuz eden beni.  Ağır...öylesine ağır ki, kalkmıyor fakat ben altında kaldığım her saniye eziliyorum.  Sonra kanlı karanlık ve boğuk bir çığlık tüm hayallerimi yırtıyor.  Uzaklaşıyor pembe midillilerin zıpladığı tepeler.  Ne yani?  Bu vakte kadar omzumda Rodin misali oturan bu zıkkımı fark etmemişiydim yani?  Yani, yani sen de yok muydun?  Hiç olmamış mıydın?  İçimden geldiği gibi dürüst ve hesapsızca davranışım sonucunda alacağım hediye,  kilometrelerce ötelerden fırlatılan zehirli mızrakları mı olacaktı toyluğunun?    Yandım yine, bittim yine... 21 Ocak 2013

Bir Yerlere Sıkışıp Kalmış Bir Kaç Parça Bir Şey...

Kaçtı son gemi de güneş batarken. Son biletimi harcadığım, durağa yürürken aklıma geldi. Cebimdeki son parayı sabah simit almak için verdiğim, aldığım simidin son parçasını da iskeleye giderken yediğimi fark ettim karnımın gurultusu eşliğinde. Sevgilimle son günümü yaşamış olduğumu, İşyerinde son yazımı, yani istifa dilekçemi yazdığımı hatırlattı bana soğuk rüzgar:  Ne ısıtacak biraz sevgi nede sıcak tutacak bir montum yoktu çünkü... Son metreküp gazın bittiğini ve ekstra gazı yükleyip onu da bitirdiğimi eve varınca anladım. Tencerenin dibinde kalan son yemeği dün köpeğime vermiştim. Son ödemesi geçmiş faturalar, Son demde kalan masadaki rakı bardağı, Son tek sigara, kutusundaki son kibrite eşlik eden... Böylesi zamanlarda ne yapmalı insan? İstenilen arzu edilen ama biryandan bitiren, harcatanlara biraz ara verip dengeyi kurmak için ne yapmalı? Yok mu olmalı biraz? En son farkına vardığım şey,  Hayatın sonu bu değil. Bütün bu sonların başlangıcı olan ilkleri bul...

Yakınımdaki Uzaklar

Hayatta olmaz diye bir şey yok ben buna inanırım. Eğer inanırsan olmasa bile için o kadar ferah olur ki... inandığın uğurda her şeyi SEN yapmışsındır ,bedelini SEN ödemişsindir. Zaten sen inanmakla kendinde yaşamışsındır. Sen zaten o dünyanın kefenini biçmişsindir kendine ki insanların korktuğu da budur aslında : o dar kefenin içine girmekten korkarlar. Oysaki eğer yaşamasını bilirsen öyle geniştir ki ve korkmadığında öyle aydınlıktır ki...  Ben bir gün onunla el ele gezeceğim, sarılacağım doyasıya. Bunun için de her bedeli ödemekten geri durmayacağım. Belki o istemez ama o karar veremez ona ne kadar değer vereceğime, ben karar veririm. Kalbimin yükünü vururum sırtıma sürgünlerden geçerim. Basarım acı dolu dikenlere. Kanımın akması, canımın yanması durduramaz, daha da harlar beni. Elbet gün doğar, elbet kırılır bu inat duvarı. O zaman kalbimin yükünü sererim, açarım bohçamı ve dağıtırım güzelliklerimi dört bi yana. O zaman gözyaşlarımın, bu içime oturan taşların bi a...

A Wind from the Past

  Evet geçmişten gelen bir rüzgar şu an beynimden geçip klavyemden dökülenler. Zaman zaman buraya yazıyorum bunları. Hayatımın karanlık tünelleri, aydınlık yolları, gelişi, gidişi hepsinden birer parça...  Çok iyi olmayacaksın arkadaş! Herkese karşılıksız vermeyeceksin çünkü yasak! Bende benzedim size ey mendebur benciller! İyiliğimin odunuyla parçaladığım kafalarınız her parçalandığında 2 katı fazla türedi! Şimdiyse sığındığım yerde rahatsızım sizin yüzünüzden. Dipsiz bir iyilik kuyusunun kenarında ellerim. Kendimi dışarıya çekmeye çalışıyorum çünkü içerisi çok kokuştu. Ne yazık ki böyle oldu. Artık karşılıksız bir şey yapmak uzaklarda. Ne görürsen o kadar göstereceksin. Ne kadar değer verilirsen o kadar vereceksin hak ettiğinden kelli. ...ve sevda... Çok sevmeyeceksin arkadaş! Deli gibi aşık olmayacaksın çünkü yasak! Yasak bu tür duygular bizim gibilere. Hor görülürsün salak yerine koyulursun maazallah! Kalbinle oynarlar ve ellerinden akan kanı silme...

Gri Günlerin Hatırına

Resim
Her geçen gün bir damla hilkatin  bağrından kopup damlayan testimize...çatlak bu testi! Alamıyorum gelenleri yaşayamıyorum akıp gidenleri! Sızıp gidenlerin arkasından yas tutmaktan ibaret olmamalı, Bu kadar monoton olmamalı bu hayat...bu kadar sıradan bu kadar sıkıcı değildir elbet. Vardır bir gün ışığı nemli yüzüne sızan dışarıdan, yakmayan sadece ağlatan...kurban verilir ki katreler birikenlerin yüzünden vuran şavklara...ve dolar testi... Umut et ki dolmadan kimse ellemesin, umut et ki taşmadan biri kana kana başına diksin... 10 Kasım 2009